18 Nisan 2020 Cumartesi

doğan öykü

anlamsız mı anlamlı mı
fark ettiklerimiz
bizde virüs müyüz
evet
bir yazımız var ve nasılsa okundukça anlamlı bir şekilde çoğalıyor
şekilleniyor
hepimizin hikayesi birlikte yazılmış
unutuyoruz
tekrardan en ilkel halimizle hatırlamaya başlıyoruz
ölçümüz ne
neyle dengeleniyor
bilmiyor
öğrenmek için aynıları
oynuyor oynuyordu
iyi alışkanlıklar mı lazımdı
unuttur mu yan ibadetler mi
bu sefer onları yazmaya koyuluyor
istediği gibi
oyun olsun
bitmiyordu
hatta öğrenemediğimizle ölüyorduk
oyun öldü hemde azrailsiz
Doğan Cüceloğlu farkındalığıyla, https://www.youtube.com/watch?v=0zfZnD7i-Gw&t=0s

17 Nisan 2020 Cuma

sekülasyon

sekülasyon kelimesini sevmem
bir ara çalışırken
patron ve karısı,
yağlı bir dağıtım öncesi
iş denetiminde
ellerinde çörekler
iş kontrolünde
mutlu mesut
ve yöneticiye patronun karısı;
sekülasyon nasıl?
yanlış anlama
onların kar işlevi insan sekülasyonu
çok iyi sürekli
ne sigorta ne ücret ve birde açık senet
ülkemi ve çalışma sistemini sikeyim
2004'de kafamı siken bu anıyla birlikte.

13 Nisan 2020 Pazartesi

usta rutubet kokusu

ufuksuz kaldığımın dahi farkında olmadan
bu dil kendim miyim?
bir dilim var mı?
us bu kelimelerin neresinde?
ussal ipler unuttu
beynimden aradan bazı kokular geliyor
kötü kokularla başladık

23 Kasım 2019 Cumartesi

biri bizi mi anladı

ilk defa birisinin benimi tamamladığını hissettim
bu yazıyı kimin için yazmaya başladım hatırlamıyorum
şu yazıyı okuyup cesaret buldum
"Annem şöyle dedi bana:"Biliyor musun, öyle bir konuşuyorsun ki, her şeyi tastamam anlattım sanıyorsun, oysa birdenbire bazı sözleri söylemeden atlıyorsun, ben de hoop seninle birlikte atlıyorum, sonra rahat bir nefes alıyorum.""Annedili 'EMİNE' SEVGİ ÖZDAMAR Çeviren:Fikret Doğan
ağaç budama kursunda sorduğum soruları, sorduğumu sandığım soruları tamamlayan bir kadın vardı
evet bizi anlayanlara sevgiler
acaba anlayıcılar boşluk dolduranlar mı?
bir filmde, hikayedeki boşlukları doldurmayı nereden öğrendik?
bilmiyorum
biri benimi anladığı için o an çok mutluydum

kendi kendime anlatıyorum

istanbul yine biz geldik
bütün yavaşlığımızla gelirken
yavaş yavaş hız aldık
içimde olduğunu fark edemediğim her şeyle
anlatıyorum ya da anlaşıyorum
sizi dinlemek isterken
çekingenlikten sizi kendimce konuşturuyorum
tabi ki kendi içimde
kendim içinde

biri sizi bizi iyice anlayıp yazsın diye düşlerken
ne kadar çok şey yazıldığını
yazılanların giderek daha da çoğalacağını düşündüm mü?
bilmem
hepimizin ölmeden filmimizi izleme imkanı olsaydı
yazılanlar tiyatro ve diğer sanatlar sanırım bu yüzden değerli
neleri yazmak isterken ne yazıyorsun?
insanları ya da kendimi
kendi kendiyle konuşmak zorunda olanları
saçlarımı kestirirken terapi olduğumu sanan benimi

bu kadar çok görüntü bizi ne hale getirecek?

yola çıkınca cisimlerde şekillere, değişikliklere bakarken
dönüşte yüzlere, bu resmin nasıl yansıdığına bakmak isterdim
insanların gönüllerini görebilseydim
marmaray söğütlüçeşme istasyonunda soğukta beklemekten
oranın adını değiştirdim ilk gelen trene bin istasyonu
bana bakıp diğer yöndeki trene binen arkadaşı üşüyünce ve aynısını yapınca anladım
önü ve arkası belli olmayan trene binilecek yer kalmamış
ve bir kadın kendi bedeniyle kendine yer açıyor
sanırım bedeni aşmayı şehir ona öğretmiş
sıkıştırmak için beden kullanımı dersi
şimdi aklıma japonlar geldi
sıkıştırma görevlilerini anladım
kapıların kapanmasını engelleyen yolcuları sıkıştıran
beden unutturucuları
evet şehir sen bir uyuşturucusun
bakalım etkilerini fark edebilecek miyim?

8 Kasım 2015 Pazar

yazmak istediğim
seni sana yazmak
yazılana yazılmak
o sorular da öyle

biz aynılarımızda
başkalar gibi
kaybolmuşlarız
güldüklerimizde
anlıyorum
kendilerimize gülüyor
ağladıklarımızda
kendi içimizdekilere ağlıyor
umutlu umutlar dillerde
yazılar nietzsche

26 Nisan 2015 Pazar

namazgah bir çeşmenin önünde
küçük bir kız çocuğu çıplak ayaklarıyla beni çiğnedi
kardelen
babası ertan
"cadde ne kadar uzak"
"şu ağaç kadar uzak mı?"
gösterdiği bizi gözeten çınar ağacı
"ben hiç buluta değmedim?"
bende-seni tanıyana kadar değmemiştim-